hislibrokoli
anlatacak şeylerim oluyor, kendime saklayacağıma buraya yazmak daha mantıklı geldi.
28 Kasım 2010 Pazar
Galatasaray-Beşiktaş
23 Kasım 2010 Salı
Bir Milyon Canlı Para
21 Kasım 2010 Pazar
Kayserispor-Galatasaray
Sinir Birikmesi
18 Eylül 2010 Cumartesi
Başlık Olmasa Olmuyo mu?
- Başlığı bulmakta o kadar zorlandım ki en sonunda "Nükleer Başlık" koyacaktım adını, şurda zaten 4-5 kişilik bi okur kitlem var onları da kaçırmayalım diye yapmıyorum. Yoksa, yaparım bilirsin!
- “Ananıski, lan bi buçuk aydır yazı yazmamışım onu da beğenen olmamış zaten.” dedikten sonra oturdum bilgisayarın başına, en sonunda da “Zükerün böyle işi yazamıyorum ulan ben.” diye kalktım. Ama yok hacım, bugün bu yazı bitenzi.
- O değil de lan Formspring kimseye yaramadıysa şu sapıklara yaradı. “Bakire misin?” nedir oğlum, kafalar mı güzel?
- “O değil de” kalıbı olmasa ben sosyal hayatta bir hiçtim, bu kadar da net kabul edebilirim bu gerçeği. Seviyorum lan seni “O değil de.”- Daha çok bir Afrikalı oyuncu havası yok değil “Odeyilde Mambamba” gibi.
- Şu yukarıdaki saçma ötesi maddeyi yazmamın tek sebebi geçen iki saat içinde kesintisiz FM oynuyor oluşumdur.
- Peki “Full yapanlar oldu.” diyen hocayı “Fulya Pandaroğlu” diye anlamak…
- Küçük İskender ve Sözleri hayatımıza girmeden önce her şey daha bi güzeldi sanki, oğlum çık git lan hayatımdan.
- Yo, tahmin ettiğiniz üzere ( yo deyince de direk amerikan rapçi şeyiymiş gibi oluyo, çek idağt!) "orijinal olan şeyleri popüler olana kadar sevme, ondan sonra bok atma" hastalığına tutulmuş bir birey değilim, gerçek şu ki ben kendisini çok bilinmezken de sevmezdim.
- Fakat sembolizme kızıp, İskender'e laf atıp milletten ( daha spesifik olarak ergen kızlardan) laf yemeyi göze alan biri olarak babasına otlu peynir kokusu diyen bir adamın şiirlerine hasta olmam da çok ayrı bir ikiyüzlülük meselesi.
- Otlu peynir ne lan diye düşününce de düz adam, öküz, odun falan dersiniz. Hangimiz babamızı otlu peynir kokusuna benzettik amk?
- O şiir de güzeldir he canlar.
- Ha bir de Can Yücel mevzuu var ki artık ben de bokunu çıkardım sadece deyip kaçıyorum: Eğer o şiirler Can Yücel’inse on gün boyunca hepsini günde on kez paylaşıp üstüne de “Can Baba ne kadar güzel yazmış.” “Aşkım ayrılmayalım biz hiiççç ” “Giden midir terk eden yoksa kalan mı?” falan yazıcam, aha da buradan sözüm söz.
- O giden midir terk eden falan diye başlayan sikko cümle de çok net kendini kandırma cümlesidir, lan oğlum adam/kadın gitti, sen nereye terkediyosun?
- Peki ya Köyceğiz sahilinde adamın Olgun Şimşek’le girdiği Playlist’i Serdar Ortaç’la bitirip tabiri caiz ise sıçıp batırması.. Olgun iyiydi, Serdar nerden çıktı lan?!
- Referandum kafası da çok ayrı oldu ( -Ana, ciddi ciddi siyaset mi konuşacak kız bu?) Şimdi efendim evet, hayır falan bunları geçelim; benim hiç anlamadığım bir şey var: Yahu siz anayasa tartışmak için oradaydınız; bir baktık havuzlu villayla başladı, fındığa, soya sopa girdiniz. Sanki mitingler başlarken arkadan bir inci’ci “Seviyeyi yükseltmeyin!” uyarısı çakıyor gibi. Ağustos sıcağı falan dedik hani belki ondandır. Ama bir yere kadar yani.
- “Bu anayasa fındığa çare olacak mı?” Aman aman çok fena, Gandi Kemal referandumu genel seçimle karıştırırsa… Olaylar gelişir.
- İkinci aman aman çok fena’da tabii ki de başbakanımdan geliyor, ya sen listeden eksik kalır mısın canım benim: BDP’ye halkın iradesine karışmayın deyip bu anayasaya evet vermeyen vatan hainidir ya da delidir diyecek bir bakan bulunduruyorsun bünyede, hani fark etmemişsinizdir dikkatinizi çekeyim dedim. Evet sayın başbakanım, saygılar başbakanım.
- Referandum süreci şarkılar, türküler ( en çok da yıllarca “Seviyorum Seni”sine hayran olduğum Onur Akın’ın “Geliyor Kılıçdaroğlu” diye bağırması üzüyor bünyeyi, her neyse) ama en bombası ve Ağustos sıcağında bizi güldüren ayrıntı Erdoğan’ın “CHP başörtüsüne çare olabilir mi?” sorusuna gelen EVET cevabı. Sonra koyunlaştırıyorlar deyince kızıyorsunuz ama.
- Game Türk olsaydı: When that DOĞAN SLX bounce you could see the chrome under.
- Hassiktir, DMX ile Busta Rhymes şarkı yapıyorlarmış. Büyük bir ihtimalle “Benim param var, gerçekten bak, çok şükela arabalarım da var bi de karı kız götümüzden ayrılmıyor hepsiyle de ayrı sevişiriz, öyle adamlarız biz.” Mesajı veren ( Ne pis mesajmış arkadaş lan.) bir şarkı ama olsun, o enerji Voltran’ı oluşturur şerefsizim.
- Sen aşkı çiçek böcek sanmışsın. – Birader yanlış geldin sen galiba.
- Waka Waka Hey Hey!! - Lan bi siktir git!1!1!1! - Sami abi ya, Sami abi ya!! - Bana abi deme, bana abi deme!!! ( Bünye bir hafta "Waka Waka"ya maruz kalınca ortaya dünyanın en saçma esprisi çıktı.)
- Peki yazıyı yazmamın saçların yeniden brokoli haline gelmesiyle denk gelmesi... Bu tepemdeki olmadan yazamıyorum valla.
- Bitti.
16 Temmuz 2010 Cuma
Ne Yazıcam Lan Ben Endişesi
- Lloyd Banks “Geri geri geri at at at at at.” Dermiş gibi “ Get it get it get it hot hot hot hot hot.” diyor. Bu tespiti yaptım da başım göğe mi erdi, hayır.
- Neticede gecenin bir yarısı shuffle’da çalan ipod’u dinlerken “let the judges frown”u “let the judges falan” diye duyup sonra da rahat on dakika buna gülen bir adamım.
- Ayça Aydoğdu gülsün, dünya gülsün.
- O değil de Çarkıfelek yeniden ekranlarda. Lan n’oliy?
- Çarkıfelek’ten sonra Çocuklar Duymasın da geri dönüyormuş, hadi bir bölüm izledik diyelim “Ayşecan Tatari mi o kız?” diye sorduk soruşturduk, o olup olmadığına kanaat getirdikten sonra da “Vay, çok güzel olmuş.” falan dedik, e ulan konu bitti. Haluk’un “ba-ba-ba x24234” formülüyle mi götüreceksiniz diziyi?
- Birol Güven bir ara hayatımızdan uzaklaşmıştı aslında, hiçbirimiz de bunu dert etmemiştik ama özlediğimizi düşünmüş olacak zaar, geri geldi.
- Bu kadar nefret ettiğim dizinin şu şarkısını ise hala hatırlıyorum: “ Havalı, havalı, havuç kafalı- Etrafı, güzel kızlarla sarılı.”
- Ya o değil de, ekşisözlük’te Ayça’cığımın 12 entry’si varken, Burcu Esmersoy’un 841 entry’si var. Ulan yuh, 841 nedir arkadaşım. Hadi Burcu (ki severiz spor haberlerini sunarken falan) güzellik yarışmasından bilmemneye kadar her yere katılarak 841 entry almış olabilir de. 12 ne ulan? Çok ciddi ağlamak istiyorum.
- Bloga arkadaş gazıyla giriyorsun, sonra eski materyali ( kullanılabilir olanları) bitirdikten sonra mal gibi kalıyorsun ya, hayata lanet bile değil nalet okuyorum artık o derece.
Yazması Kolay da Başlığı Koyarken Zorlanıyom Biliyon mu?
- Tupac'ın da en güzel dizeleri "We must remember that tomorrow comes after the dark, so you'll always be in my heart with unconditional love." değildir de nedir, söyleyin nedir?
- Şevval Sam, bir janrı ( tür yerine janr dedim, mutluyum gururluyum) da kötü söyle be ablacım ya. Arabesk söylemiş kendisi yeni kasetinde, özellikle İbrahim Tatlıses eserleri şükela olmuş.
- Şevval Sam deyince de akla Kazım Koyuncu gelir, Gelevera Deresi gelir. Gelevera Deresi geldi miydi de ağlayası gelir ya insanın, o duruma sinir oluyorum işte ben.
- Ulan yıllardır severek dinlediğim şarkı da Eternal Flame diye bir şarkıymış, direk indirdik Ölümcül Playlist’e ekledik, hayvan oldu o playlist yakında kendini yok edecek diye korkuyorum ( İçerik bilgisi: Kazım, Olgun Şimşek, Guns ‘N’ Roses, Ahmet Kaya, Onur Akın, Scorpions, Il Divo, Pearl Jam ve daha niceleri)
- Tayyip’in futbol metaforlarından yediği ekmeği Eazy-E Khaki Suit’ten yemedi ya, başka da bir şey demeye gerek duymuyorum.
- Şimdi adını hatırlayamayacağım fakat beyinde göt kadar bir bölge var, umut falan işlerini düzenliyor. Beğeniyle takip ediyoruz kendisini.
- Üç kez taşındık, üçünde de ben taşınma sırasında tatil yapıp çok afedersiniz ama bi tarafımı büyütüyordum. Ulan hiçbir şey yapmamama rağmen üşeniyorum ya taşınma işinden, orası enteresan işte. Fakat taşınmanın böyle bi imajı olduğunu kimse inkar edemez, sadece kolilere kitapları kaldırıp götürmek olaydı çok daha şükela olurdu da buzdolabı var ulan söz temsil, ne edecen?
- Söz temsil deyince de aklımıza ne geldi, hatta dürüst olmak gerekirse zaten aklınıza gelsin diye yaptım. Neden? Çünkü yazı hiç güzel olmuyor, ne güldürüyor ne bir şey. Bari şu Ege’li süper abimizi hatırlayın da yüzünüzde bir tebessüm oluşsun, tek istediğim bu.
- “Gün kısa paslarla sonuca gitme vakti.” Yeaak yeaaaaa, sahaya koyun bir ter atsın iki üç tur atsın, yoruldu zaar.
- Gece iki buçuğa kadar yatmıyorum, müzik dinliyorum kendimi iyice gaza getiriyorum. Garnett ulan diyorum, Kobe diyorum hepsi yarım saat sonra. Sonra on beş dakika kala kedim geliyor yanıma, iki mırlıyor, kafayı sokuşturuyor. Uykum geliyor ve uyuyorum, sonra sabah kalkınca çok üzülüyorum ben. Adeta hayattan soğuyorum ulan, yeter. Bu gece Kaan Kural’ın müthiş komik(!) anlatımıyla efsane final serisinin 4. maçını izleyebileceğim umarım.
- Stoch nedir? Fenerbahçe’nin Stoch’u bizden önce almasıyla yaptığı hareketten çıkan sestir. Ştoğğhhkkk. Valla oluyor, ayrıca belirteyim Galatasaraylıyım.
- Asıl soru şudur yeğen, gönül razı mı yarım ekmek arasına?
- Nasıl bir gaza geldiysem lens takınca bildiğin güzelleşeceğim zannediyordum ulan ben. Ama çok rahat, valla bak. Temiz kullanırsan şükela bir olay.
- Allah ulan, Dünya Kupası başlıyore. Hazırlayın biraları, vuvuzelaları. Messi geliyor, Robben geliyor, Xavi- Iniesta- Fabregas triosu geliyor. Bu kadar sakat olması da düşündürmüyor değil: Hepiniz mi cenabetsiniz ulan?
- Ya Mehmet Ali Birand’ın “Trt yeni bir teknolojiyle yayınlayacak, hade, çok güzel bir teknoloji. Alın deneyin.” demesi, ulan kendi kanalının hade yayını var, yuh.
- Otobüsten inince eve giderken beş yüz metre kadar düz bir yol var, bazen bir enerji geliyor; o yolu koşmak istiyorum. Sonra etraftaki insanlar tarafından “çişi gelmiş çocuk” olarak algılanacağımı düşünüp “Hassiktir.” Dedikten sonra yavaşlıyorum, sonra yürümeye devam ediyorum. Koşsam salak bir görüntü, yavaşlasam daha da salak; adeta bir “hedeflerine ulaşmak için hiçbir zorluğu göze almayan piç” damgası yiyorum toplum tarafından, resmen neden yavaşladın diye suçluyorlar beni, anlıyorum bakışlarından. “Ayıp ama.” diyorum.
- “Yaptığı sakarlık ya da salaklıkla etrafından sempati puanı toplayan uzun saçlı çocuk”. Ben sen bittin zannediyordum, valla bak. Yanlış anlama, artık görünmez olmuştun ortalarda. O gün yere düştüğünde arkadaşın sana çak yapıp diğer kız “Ay canım ya.” dediğinde anladım henüz tükenmemişsin sen.
- Rapçiler de Hennessey’den ne ekmek yediler ulan ( Nasıl yazıldığından emin değilim.)
- Arkadaşa “Bira alalım maç izlerken içeriz.” dedim, “Olur, içerik.” dedi. “Hayır üslup.” diye cevap verdim. Bir vursaydı bir tane de ben vururdum ağzıma size yemin ediyorum.
- Otobüste cam kenarında oturan insan, özellikle yanındaki insan uyuyor/uyumaya meyilli ise bir durak önceden ( duraklar arası mesafeye bağlı olarak değişir) hafif öksürüklerle başlar, ayağa kalkayazıp kıçını sağa sola oynatır ve evet doğru bildiniz, en önemlisi çantasıyla oynar. Yahu bunu ben de dahil herkes yapıyor, neden direk “Pardon, bu durakta ineceğim de.” gibi bir cümle kurmayız ki?
- Bana kalsa gerçi cevabı çok açık: En azından bende sürekli olan bir durum bu; içinden konuşmak. Genelde birisi ayağıma basıyor, sonra “Pardon.” diyor, buraya kadar her şey normal giderken benden öyle bir ses çıkıyor ki onu bir tek ben duyabiliyorum: “Önemli değil.”
- Gönül’ü hakikaten de sabahın tam üçünde dinleyince etkisi artıyormuş, test edildi ve kanıtlandı. O anda evde bira olmalıydı, yoktu.
- İsrail- Filistin olaylarından sonra Hitler’i destekleyici yazılar patlaması yaşandı. Ulan bir sakin, ne oluyor arkadaş ya. Milletçe dengesiziz arkadaş, illa bir tarafımız ırkçılığa/milliyetçiliğe kayacak. Bu arada Adolf bıyıklara limon sıkıyormuş diyorlar, doğru mudur acep?
- Ulan benim sıkılınca yazmamam lazım ya, sıkılınca uğraş olsun diye yazıyorum o zaman da kötü oluyor ama. Pöf, herneyse yayınlayacağım her şeye rağmen.
- Yarın yine kimselere vermeyin, benim notlarımı okuyun.